Celâleyn Tefsiri, Celâleddin el-Mahallî tarafından kaleme alınıp, vefat etmesiyle yarım bırakılan ve meşhur talebesi Celâleddin es-Süyûtî tarafından tamamlamış olan Kur’ân-ı Kerîm tefsiridir. Muhtasar bir şekilde yazılmış olan bu eser, tefsirlerin özü manasında “Lübbü’t-Tefâsîr” diye anılmakta olup, günümüze değin çok okunan tefsirlerden biri olarak özelliğini korumaktadır.
Lübbü’t-Tefâsîr (Celâleyn Tefsiri)
Bu kıymetli esere “iki Celâl’in tefsiri” manasında Celâleyn Tefsiri denilmiştir. Zira Celâleddin el-Mahallî, ömrünün sonlarına doğru Kur’ân-ı Kerîm’i tefsir etmek için başladığı Tefsîrü’l-Kur’ân çalışmasının yarısını yazdıktan sonra vefat etmiş ve talebesi Celâleddin es-Süyûtî ise 1 Ramazan 870 (17 Nisan 1466) tarihinde başladığı çalışmasını 40 günde tamamlamıştır. Bu tefsir üzere yapılan incemeler de Kur’ân-ı Kerîm âyetleriyle tefsirdeki harflerin sayısının birbirine eşit olduğu, Müddessir sûresinden sonra ise tefsir kısmındaki harflerin daha fazla geldiği tespit edilmiştir. Bir dirayet tefsiri olan Celâleyn Tefsiri; dil, üslûp ve ihtisar bakımından bir bütünlük arz etmektedir. Ancak bazı kelimelerin açıklamasında az sayıdaki değişiklikten başka temelde önemli bir fark yoktur. Misal olarak; Mahalli Rahimehüllâh, “sırât-ı müstakîm” ibaresini “cennete götüren yol”, “senden önceki peygamberlerin de yolu olan tevhid yolu” manasını verirken; Süyûtî Rahimehüllâh ise “İslâm dininin yolu” ve “hak yol” olarak beyan etmiştir. Ayrıca Mahalli Rahimehüllâh, “ruh” kelimesini “insanın içine işlemesiyle onu hayat sahibi kılan latif bir cisim” olarak açıklarken; Süyûtî Rahimehüllâh ise “bedenin kendisiyle canlandığı şey” diye beyan etmiştir. Açık-sade bir dille kaleme alınan bu nadide eser (Celâleyn Tefsiri)’nde âyetler, ilâhî maksadın ayrıntılar içinde kaybolmasına meydan vermeyecek biçimde kısa ve anlaşılır bir üslûpla tefsir edilmiştir. Süyûtî Rahimehüllâh, bu dirâyet tefsirinde izlenen metot hakkında mukaddimede şöyle buyurmuştur: “Allah’ın kelâmından anlaşılanı zikretmek-anlatmak, tercih edilen görüşe dayanmak, gerekli görülen yerlerin i‘rabını yapmak, meşhur kıraatlerdeki farklılığa dikkat çekmek ve bütün bunları özlü bir şekilde vermek.”
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.